Yapay Zeka Psikologların Etik Sırları Bilmeden Karar Vermeyin

webmaster

Bridging Gaps - Hope through AI Mental Health Support**
    A vibrant, hopeful image depicting diverse individuals from various walks of life in Turkey, including those from rural Anatolian villages, interacting with a benevolent, glowing AI symbol or digital interface. The AI acts as a bridge, extending a helping hand. The scene should convey accessibility, inclusion, and breaking down barriers to mental health support. Elements of traditional Turkish architecture or landscapes can be subtly integrated into the background, blending with futuristic technological light. The overall mood is positive and empowering.

2.  **

Son dönemde yapay zekanın hayatımızın her köşesine sızmasıyla, ruh sağlığı alanında da robot psikologlar ve sanal terapistler konuşulur oldu. Şahsen ben bu durumu ilk duyduğumda hem büyük bir merak hem de içten içe bazı endişeler duydum.

Acaba gerçekten de duygusal karmaşıklıklarımızı, en derin sırrımızı bir algoritmayla mı paylaşacağız? Bu sistemlerin gizliliğimizi, hassas verilerimizi ne kadar koruyabileceği, yapay zekanın empati kurma becerisi, hele kriz anlarında sorumluluğu kimin alacağı gibi sorular aklımı kurcalıyor.

Kendi deneyimlerimden biliyorum ki, terapi dediğimiz şey sadece sözcüklerden ibaret değil; bir bakış, bir duruş, o an kurulan insanî bağ çok değerli. Peki ya bir robot bu bağı nasıl kuracak?

Gelecekte mental sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıracak olsa da, etik sınırları doğru çizmek, potansiyel riskleri önceden görmek ve özellikle dijital eşitsizliği de göz ardı etmemek hayati önem taşıyor.

Yapay zekanın ruh sağlığında geldiği bu son nokta, bize hem umut hem de büyük bir tartışma alanı sunuyor. Bu konunun hassasiyeti herkesin üzerinde durması gereken bir gerçek.

Kesin olarak öğrenelim.

Yapay Zeka Destekli Terapiye Bakışım: Umutlar ve Endişeler Arasında Bir Köprü

yapay - 이미지 1

Ruh sağlığı alanında yapay zekanın konuşulmaya başlandığını ilk duyduğumda, açıkçası içimde bir ikilem oluştu. Bir yanda, belki de yüzbinlerce insanın ulaşamadığı terapi hizmetlerine yeni bir kapı aralanıyor olma ihtimali beni heyecanlandırırken, diğer yanda “acaba bu, gerçekten o insani dokunuşun yerini tutabilir mi?” sorusu kafamı kurcalıyordu.

Özellikle Anadolu’nun ücra köşelerinde yaşayan, şehirdeki psikologlara ulaşma imkanı olmayan ya da maddi yetersizlikler yüzünden bu hizmetlerden faydalanamayan insanlar için bu, bir umut ışığı olabilir.

Düşünsenize, bir düğmeye basıp anında destek alabilmek, bu başlı başına bir devrim niteliğinde. Ancak bu devrimin beraberinde getirdiği sorumluluklar ve etik ikilemler de göz ardı edilemez.

Benim bu konudaki ilk düşüncem, bu teknolojinin bir “araç” olduğu ve asıl amacının, insan psikolojisinin derinliklerine inebilen, kalpten kalbe bağ kurabilen bir terapistin yerini almak değil, ona destek olmak ve erişimi genişletmek olması gerektiği yönünde.

Terapinin sadece sorun çözmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda bir güven ilişkisi inşa etmek, empati kurmak ve karşınızdaki kişinin ruhunu anlamak olduğunu kendi deneyimlerimle çok iyi biliyorum.

1. Sanal Terapinin Potansiyel Faydaları: Ulaşılabilirlik ve Gizlilik İkilemi

Yapay zeka tabanlı psikolojik destek sistemlerinin en büyük vaadi kesinlikle erişilebilirlik. Randevu almak için beklemek, uzak mesafeler kat etmek ya da yüksek ücretler ödemek zorunda kalmadan, istediğiniz her an, istediğiniz yerden destek alabilme fikri kulağa harika geliyor.

Özellikle kriz anlarında veya ani ihtiyaç durumlarında, anında geri bildirim alabilmek veya bir dinleyici bulabilmek paha biçilmez olabilir. Bir arkadaşım geçenlerde panik atak geçirdiğinde, hemen bir uzmana ulaşamadığı için ne kadar zorlandığını anlatmıştı.

Belki böyle bir sistem, o an için küçük de olsa bir rahatlama sağlayabilirdi. Ancak burada da gizlilik meselesi devreye giriyor. En mahrem düşüncelerimizi, korkularımızı, kaygılarımızı bir algoritmayla paylaşmak ne kadar güvenli?

Veri ihlalleri, siber saldırılar ve bu verilerin ne şekilde kullanılacağı gibi sorular, “erişilebilirlik” vaadinin gölgesinde kalıyor mu, işte asıl mesele bu.

Kişisel olarak, hassas verilerimin bir sunucuda depolanması fikri beni biraz huzursuz ediyor, itiraf etmeliyim.

2. Yapay Zekanın Empati Sınavı: Duygu Anlayışı ve İnsani Dokunuş

İnsan psikolojisi o kadar karmaşık ki, sadece kelimelerden ibaret değil. Bir terapistin bakışı, duruşu, sessizliği, mimikleri, o an kurulan göz teması bile çok şey anlatır.

Yapay zeka, bu ince detayları, insan ruhunun o derin katmanlarını nasıl anlayabilir? Algoritmalar, belirli kalıplara göre yanıtlar üretebilir, hatta ses tonunuzdaki değişimi bile analiz edebilirler ama gerçekten “empati” kurabilirler mi?

Yani, benim o an hissettiğim çaresizliği, umutsuzluğu ya da sevinci gerçekten deneyimleyebilirler mi? Benim şahsi kanaatim, empati, sadece veri analiziyle öğrenilebilecek bir şey değil; o, insan olmanın, yaşanmışlıkların bir ürünü.

Bir danışan olarak, karşımda beni yargılamadan dinleyen, anladığını hissettiren birini isterim. Bir robotun bunu ne kadar başarabileceği, benim için hala büyük bir soru işareti.

Duygusal zekanın, yapay zekadan çok daha fazlasını ifade ettiğini düşünüyorum.

Veri Güvenliği ve Gizlilik Perdesi: Robot Psikologlarla Sırlarımızı Paylaşmak

Günümüzde dijitalleşen her şeyde olduğu gibi, yapay zeka destekli terapi platformlarının da en kritik noktalarından biri veri güvenliği ve gizlilik. Benim gibi bu konulara fazlasıyla hassasiyet gösteren biri için, ruhsal durumumla ilgili en kişisel ve mahrem bilgilerimi bir algoritmanın depolayacak olması fikri, açıkçası biraz tüyler ürpertici.

Bu verilerin ne kadar şifrelendiği, kimler tarafından erişilebildiği, bir siber saldırı durumunda ne olacağı gibi sorular, içimi kemiriyor. Geçtiğimiz aylarda bir büyük sosyal medya platformunun veri sızıntısı haberi geldiğinde ne kadar rahatsız olduğumu hatırlıyorum; şimdi bir de ruh sağlığımıza dair bilgilerin bu denli savunmasız kalabileceği ihtimali beni daha da düşündürüyor.

Birçoğumuzun telefonunda bile kişisel bankacılık uygulamaları varken, en hassas bilgilerimizi emanet edeceğimiz bir yapay zeka sisteminin tam anlamıyla ‘geçirimsiz’ olması şart.

1. Kişisel Verilerin Saklanması ve Kullanımı: Şeffaflık Neden Olmazsa Olmaz?

Birçok yapay zeka uygulaması, kullanıcı verilerini analiz ederek daha iyi hizmet sunmayı vaat ediyor. Peki bu “daha iyi hizmet” derken, bizim en zayıf anlarımızda paylaştığımız bilgilerin ne şekilde işlendiğini ve kimlerle paylaşıldığını tam olarak biliyor muyuz?

Benim tecrübelerime göre, kullanıcı sözleşmeleri genellikle uzun ve karmaşık cümlelerle dolu oluyor, çoğumuz da okumadan “kabul et” butonuna basıyoruz.

Oysa ruh sağlığı gibi son derece hassas bir alanda, verilerin nasıl toplandığı, nerede saklandığı, kimler tarafından ve hangi amaçla kullanıldığı konusunda tam bir şeffaflık olmalı.

Şirketler, bu konuda çok daha açık ve anlaşılır bir dil kullanmalılar. Mesela, bir kriz anında yapay zekaya aktardığımız bilgiler, eğer sistem bir tehlike algılarsa, bir uzmana yönlendirme amacıyla mı kullanılacak, yoksa daha farklı ticari amaçlarla mı işlenecek?

Bu ayrım çok önemli ve net bir şekilde belirtilmeli.

2. Siber Güvenlik Riskleri ve Hukuki Sorumluluklar: Kime Güveneceğiz?

Her ne kadar teknoloji gelişse de, siber saldırılar ve veri ihlalleri maalesef hayatımızın bir parçası haline geldi. Düşünün ki, en özel korkularınızın, travmalarınızın, hatta intihar düşüncelerinizin dahi bir sistemde kayıtlı olduğunu ve bu sisteme bir şekilde dışarıdan erişilebildiğini…

Bu senaryo bile benim için kâbus gibi. Hukuki açıdan bakıldığında, bu tür bir veri ihlali yaşandığında sorumluluk kimin olacak? Platform sağlayıcısının mı, yoksa veri güvenliğini tam sağlayamayan yazılımcının mı?

Türkiye’deki KVKK (Kişisel Verileri Koruma Kanunu) gibi yasalar ne kadar kapsayıcı olacak? Bu soruların cevabı netleşmeden, sanal terapistlere olan güvenin tam anlamıyla sağlanması bence zor.

Ben bir kullanıcı olarak, teknoloji şirketlerinden sadece yenilik beklemekle kalmıyorum, aynı zamanda maksimum güvenlik taahhüdü de bekliyorum.

İnsan Dokunuşu vs. Algoritma: Terapinin Geleceği Nereye Evriliyor?

Benim gibi, terapi sürecinde insan bağının ne kadar değerli olduğunu tecrübe etmiş biri için, yapay zekanın bu alandaki rolünü sorgulamak kaçınılmaz oluyor.

Terapistimin odasına girdiğimde, o sıcak gülümsemeyi, halimi hatırımı soran samimi sesi duymak, bana kendimi güvende ve anlaşılmış hissettiren ilk adımdı.

Oysa bir robotla konuşurken bu insani etkileşimi, bu samimi teması bulmak mümkün mü? Duygusal zekanın, sadece mantıksal çıkarımlarla değil, aynı zamanda sezgilerle, empatiyle ve yaşanmışlıklarla şekillendiğine inanıyorum.

Bir yapay zeka ne kadar gelişmiş olursa olsun, acı çeken bir insanın gözlerinin içine bakıp, onunla birlikte o duyguyu hissedebilir mi? Bir terapist, danışanının vücut dilini, ses tonundaki ince değişimleri, söyleyemediklerini bile okuyabilir.

Bu, algoritmaların “öğrenemeyeceği” bir sanat gibi geliyor bana.

1. Duygusal Zekanın Sınırları: Bir Algoritma Gerçekten Empati Kurabilir mi?

Yapay zeka, devasa veri setleri üzerinden öğrenme yeteneğine sahip. Bu sayede, sizin belirli anahtar kelimelerinize veya ruh halinize göre en uygun yanıtları verebiliyor.

Ama empati, sadece doğru cevabı vermek midir? Bence değil. Empati, bir başkasının ayakkabılarına girmek, onun hissettiği acıyı, sevinci, kaygıyı kendi içinde hissetmektir.

Bir yapay zeka, sizin depresyonda olduğunuzu “algılayabilir” ve size bilimsel olarak kanıtlanmış bir takım önerilerde bulunabilir. Ancak o anki umutsuzluğunuzu, içinizdeki boşluğu gerçekten “anlayabilir” mi?

Benim kişisel gözlemim, yapay zeka, bilgiyi mükemmel işleyebilir, ancak insan ruhunun o derin, karmaşık ve bazen de mantık dışı katmanlarına nüfuz etmekte zorlanır.

Bu, bilgisayar oyunlarında bir karakteri kontrol etmekle, gerçek bir insanın hayatına dokunmak arasındaki fark gibi.

2. Terapi Sürecinde İnsan Terapistin Vazgeçilmez Rolü: Güven ve Bağ Oluşturma

Terapi, bir danışan ile terapist arasında kurulan o özel bağ üzerine inşa edilir. Bu bağ, güven, karşılıklı saygı ve anlayışla beslenir. Benim için, bir terapistle kurduğum bu bağ, aslında iyileşme sürecimin en temel taşıydı.

Ona koşulsuz güvenebilmek, yargılanmayacağımı bilmek ve en karanlık düşüncelerimi bile onunla rahatlıkla paylaşabilmek paha biçilmezdi. Bir yapay zeka, ne kadar dostane veya anlayışlı programlanmış olursa olsun, bu düzeyde bir güven ilişkisi kurabilir mi?

Duygusal destek sağlayan sohbet botlarının olduğunu biliyorum ve bazı insanlar için bu geçici bir rahatlama sağlayabilir. Ancak kronik sorunlar, derin travmalar veya karmaşık psikolojik durumlar için, benim hissettiğim kadarıyla, o insan sıcaklığı ve derinleşimli profesyonel yaklaşım vazgeçilmez.

Yapay Zeka Destekli ve Geleneksel Terapi: Karşılaştırmalı Bir Bakış

Yapay zekanın ruh sağlığı alanına girişiyle birlikte, sıkça karşılaştığım bir soru var: “Peki hangisi daha iyi?” Bu soruya tek bir yanıt vermek bence mümkün değil.

Her iki yaklaşımın da kendine göre artıları ve eksileri var. Kendi tecrübelerime ve çevremdeki insanların gözlemlerine dayanarak, bu iki farklı dünyanın bazı temel özelliklerini sizin için karşılaştırmak istedim.

Önemli olan, kişinin kendi ihtiyaçlarına ve koşullarına en uygun olanı seçebilmesi. Herkesin cebi, zamanı veya coğrafi konumu aynı değil, değil mi? Bu yüzden teknolojinin sunduğu bu yeni kapılar, bazıları için gerçekten can simidi olabilirken, diğerleri için geleneksel yöntemin vazgeçilmezliğini sürdürmesi doğal.

Özellik İnsan Terapisti Yapay Zeka Destekli Terapi
Empati ve Duygusal Bağ Derin, yaşanmışlığa dayalı, samimi insani bağ kurar; kişiye özel içgörü sunar. Veri analizi ve algoritmalara dayalı tepkiler; gerçek empati yeteneği tartışmalı, duygu simülasyonu yapar.
Gizlilik ve Veri Güvenliği Gizlilik yasaları ve mesleki etik kurallarıyla korunur; fiziksel dosyalama veya şifreli sistemler, yüz yüze etkileşim avantajı. Dijital verilerin depolanması, siber saldırı riskleri ve veri kullanım politikaları soru işaretleri barındırır; güvenlik protokolleri kritik.
Kriz Yönetimi ve Müdahale Ani müdahale, yönlendirme, acil durumlarda gerekli insani teması ve fiziksel müdahale olasılığı sağlar. Sınırlı yetenek; acil durumlarda yetersiz kalabilir, protokoller üzerinden çalışır, fiziksel müdahale imkanı yok.
Erişilebilirlik Randevu kısıtlamaları, coğrafi engeller ve yüksek maliyetler nedeniyle sınırlı olabilir; bekleme süreleri mevcut. 7/24 erişim, coğrafi kısıtlama yok, genellikle daha uygun maliyetli veya ücretsiz seçenekler bulunabilir.
Kişiselleştirilmiş Yaklaşım Bireyin benzersiz ihtiyaçlarına göre esnek ve derinlemesine kişiselleştirilmiş, dinamik yaklaşım. Algoritmalara dayalı, geniş veri setlerinden öğrenilmiş genel yaklaşımlar sunar; sınırlı kişiselleştirme.
Maliyet Genellikle daha yüksek seans ücretleri. Daha uygun fiyatlı veya abonelik bazlı modeller, hatta ücretsiz temel versiyonlar mevcut.

1. Dijital Eşitsizlik ve Erişimin Adil Dağılımı: Herkes İçin Aynı mı?

Yapay zeka tabanlı terapi uygulamalarının erişilebilirliği artırdığı doğru, ancak burada göz ardı etmememiz gereken bir başka gerçek var: dijital uçurum.

Türkiye’de hala internet erişimi olmayan, akıllı telefon veya bilgisayar kullanamayan, hatta dijital okuryazarlığı düşük olan çok sayıda insan var. Özellikle kırsal bölgelerde veya sosyo-ekonomik durumu düşük kesimlerde yaşayanlar için bu teknolojiler hala uzak bir hayal olabilir.

Bu durumda, yapay zeka destekli terapi hizmetlerinin ne kadar “eşit” bir erişim sağladığı sorgulanmalı. Eğer bu sistemler, geleneksel terapinin yerini tamamen alırsa, zaten zor durumda olan kesimler için yeni bir dezavantaj alanı yaratmış olmaz mıyız?

Benim gözlemim, çözümün sadece teknoloji getirmek değil, aynı zamanda bu teknolojiyi herkes için ulaşılabilir kılmak olduğudur.

2. Karmaşık Durumlarda Yapay Zekanın Yetersizliği: Ne Zaman İnsan Şart?

Basit stres yönetimi, günlük kaygılar veya hafif düzeydeki motivasyon sorunları için yapay zeka destekli uygulamalar faydalı olabilir, buna hiç itirazım yok.

Hatta denediğim bazı meditasyon ve nefes egzersizi uygulamaları bana çok iyi gelmişti. Ancak işin içine majör depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, şizofreni gibi ciddi ruhsal rahatsızlıklar girdiğinde, yapay zekanın yetkinliği konusunda ciddi endişelerim var.

Bir kriz anında, örneğin intihar eğilimi olan bir kişiye yapay zeka ne kadar doğru ve zamanında müdahale edebilir? Ya da aile içi şiddet gibi karmaşık ve çok boyutlu sorunlarda, bir algoritma yeterli desteği sağlayabilir mi?

Bana kalırsa, bu gibi durumlarda insan faktörü, yani deneyimli bir terapistin klinik bilgisi, yargılama yeteneği ve o anki duruma özel insani müdahalesi kesinlikle vazgeçilmezdir.

Yapay zeka, bu durumlarda sadece bir destekleyici araç olabilir, asla başrolü üstlenmemeli.

Robot Psikologlar ve Geleceğin Ruh Sağlığı Modeli: İnsan ve Teknoloji El Ele

Yapay zeka ruh sağlığı alanında bir devrim yaratacak potansiyele sahip. Ancak bu devrimin yönünü doğru belirlemek, etik sınırları çizmek ve insan faktörünü asla göz ardı etmemek hayati önem taşıyor.

Benim kişisel görüşüm ve gözlemim, gelecekteki ruh sağlığı hizmetlerinin tamamen robotlara devredilmesi değil, aksine insan terapistlerle yapay zeka teknolojilerinin birbiriyle entegre çalıştığı bir model olacağı yönünde.

Yani, yapay zeka bir “yardımcı pilot” görevi görecek; terapistlere veri analizi, rutin görevlerde destek veya erken teşhis gibi konularda yardımcı olacak.

Bu sayede terapistler de daha çok danışanlarına odaklanabilecek, daha derinleşimli terapi süreçleri yürütebilecekler. Düşünsenize, bir yapay zeka, danışanın ruh halindeki küçük değişiklikleri bile takip edip terapiste anında bildirebilir veya terapi sonrası egzersizleri otomatik olarak planlayabilir.

1. Etik Sınırlar ve Yasal Çerçeve: Kim Sorumlu Olacak?

Yapay zeka destekli terapi sistemleri geliştikçe, bu alandaki etik ve yasal boşluklar da büyüyor. Örneğin, bir yapay zeka terapistinin yanlış bir tavsiyesi sonucunda danışanın zarar görmesi durumunda sorumluluk kimde olacak?

Bu sistemleri geliştiren yazılımcıda mı, platformu sağlayan şirkette mi, yoksa kullanıcıda mı? Türkiye’de ve dünyada bu alandaki regülasyonlar henüz emekleme aşamasında.

Bu boşlukların hızla doldurulması, hem kullanıcıların korunması hem de sektörün güvenilirliğini artırmak için elzem. Benim beklentim, bu alanda uzman etik kurulların oluşturulması ve yapay zeka destekli terapi uygulamalarının sıkı denetimlere tabi tutulması.

Aksi takdirde, iyi niyetle yola çıkılan bu yenilikler, ciddi mağduriyetlere yol açabilir.

2. Hibrit Modelin Potansiyeli: İnsan Terapist Destekli Yapay Zeka Uygulamaları

Benim gönlümden geçen senaryo, yapay zekanın ruh sağlığı hizmetlerini daha erişilebilir kılarken, insan sıcaklığını ve profesyonel uzmanlığı asla devre dışı bırakmayan bir model.

Örneğin, yapay zeka uygulamaları kişiselleştirilmiş meditasyonlar, duygu takibi veya belirli bilişsel davranışçı terapi egzersizleri sunabilirken, daha karmaşık veya kriz anlarında otomatik olarak bir insan terapiste yönlendirme yapabilir.

Bu hibrit model, hem teknolojinin sunduğu kolaylıkları kullanacak hem de insan faktörünün vazgeçilmezliğini koruyacak. Bir arkadaşım, pandemi döneminde online bir uygulamadan destek aldığını, ancak bazı derin konularda hala yüz yüze bir terapist aradığını söylemişti.

İşte bu, bana göre geleceğin ruh sağlığı modelinin en gerçekçi ve insancıl yolu. Teknoloji sadece bir araç olmalı, amacımız ise insan sağlığını ve refahını en iyi şekilde desteklemek.

Son Söz

Yapay zekanın ruh sağlığı alanına getirdiği yenilikler ve potansiyeller kesinlikle heyecan verici. Ancak benim bu süreçteki en temel hassasiyetim, teknolojinin insan dokunuşunun, empatinin ve o eşsiz terapötik bağın yerini almaması gerektiği yönünde.

Geleceğin ruh sağlığı modelinin, yapay zekanın sağladığı erişilebilirlik ve veri analizi gücünü, insan terapistlerin derin bilgisi, sezgileri ve koşulsuz desteğiyle birleştiren bir hibrit yapı olacağına inanıyorum.

Önemli olan, bu yeni araçları dikkatli ve etik sınırlar içinde kullanarak, hepimizin ruhsal sağlığına daha geniş ve kaliteli bir erişim sağlamak. Umarım bu teknoloji, çaresizlere umut olurken, kalbimizi de ısıtmaya devam eder.

Faydalı Bilgiler

1. Ruh sağlığı desteği arayışınızda, öncelikle kendi ihtiyaçlarınızı ve beklentilerinizi netleştirin. Bu, size en uygun terapi modelini (geleneksel, online, yapay zeka destekli) seçmenize yardımcı olacaktır.

2. Yapay zeka destekli bir platform kullanmayı düşünüyorsanız, veri gizliliği politikalarını ve güvenlik protokollerini çok iyi okuyun. Kişisel ve hassas bilgilerinizin nasıl korunacağını mutlaka öğrenin.

3. Kriz anlarında veya acil durumlarda, yapay zeka destekli sistemlerin sınırlı olabileceğini unutmayın. Böyle anlarda bir insan uzmana veya acil yardım hatlarına başvurmak hayati önem taşır.

4. Terapist seçimi yaparken, kişinin deneyimi, uzmanlık alanı ve sizinle uyumu çok önemlidir. Birkaç farklı terapistle ön görüşme yaparak kendinize en uygun olanı bulmaya çalışın.

5. Ruh sağlığı hizmetlerine ulaşım zorluğu yaşıyorsanız, belediyeler, sivil toplum kuruluşları veya üniversitelerin psikolojik danışmanlık merkezleri gibi uygun fiyatlı veya ücretsiz seçenekleri araştırmaktan çekinmeyin.

Önemli Noktalar

Yapay zeka ruh sağlığı hizmetlerine erişimi artırabilirken, insan empatisi ve terapötik bağın yeri doldurulamaz. Veri güvenliği kritik önem taşır ve bu alandaki yasal düzenlemeler henüz yetersizdir.

Geleceğin ruh sağlığı modeli, insan ve teknolojinin el ele çalıştığı hibrit bir yaklaşım sunmalıdır.

Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖

S: Yapay zeka destekli ruh sağlığı hizmetlerinde, kişisel gizliliğimiz ve hassas verilerimizin korunması konusunda ne kadar güvende hissedebiliriz?

C: Açıkçası, bu soru benim de en çok kafamı kurcalayan noktalardan biri. Terapi dediğimiz alan zaten insanın en mahrem duygularını, en özel anılarını paylaştığı bir yer.
Sanal platformlarda “uçtan uca şifreleme” gibi terimler duysak da, verinin toplandığı, işlendiği sunucular, algoritmaların kendisi ve olası siber saldırılar her zaman bir endişe kaynağı.
Özellikle son dönemde yaşanan büyük veri ihlallerini düşündüğümüzde, bu konuda %100 güvence vermek şu an için pek mümkün görünmüyor. Benim kişisel görüşüm, bu sistemler gelişmeye devam ettikçe, verilerimizin ne şekilde analiz edildiği, gelecekte farklı amaçlarla kullanılıp kullanılmayacağı gibi etik soruların hep masamızda olacağı yönünde.
Şeffaflık ve sıkı denetim mekanizmaları tam anlamıyla oturmadan, hassas bilgilerimizi paylaşırken bir miktar temkinli olmakta fayda var diye düşünüyorum.

S: Bir robot psikolog, insan bir terapistin kurduğu o eşsiz “insani bağı” ve empatik anlayışı gerçekten taklit edebilir mi? Yoksa bu sadece yüzeysel bir etkileşimden mi ibaret kalır?

C: Ah, bu da içimi en çok burkan nokta diyebilirim. Terapi deneyimi olanlar bilir, bazen sadece bir bakış, bir duruş, ya da doğru zamanda söylenen tek bir kelime bile iyileşme sürecinde çok kıymetli olabilir.
Bu, iki insan arasındaki o eşsiz, tarifsiz bağdan beslenir. Robotlar elbette belirli kalıplar içinde “empatik” yanıtlar verebilir, ses tonumuzu, yüz ifademizi analiz edip buna göre tepki verebilirler.
Ama bu, gerçek bir “anlama” değil, olsa olsa veriye dayalı bir “simülasyon.” Bir robot, hayat tecrübesi olmayan, acıyı, sevinci, hayal kırıklığını kendi benliğinde hissetmemiş bir varlık olarak, bizim karmaşık duygusal dünyamızı ne kadar kavrayabilir ki?
Ben şahsen, o sıcak elin, o anlayışlı bakışın, kısacası insan olmanın getirdiği o eşsiz derinliğin yerini hiçbir algoritmanın dolduramayacağına inanıyorum.
Duygusal yara bandı olabilirler belki, ama kök salmış sorunlar için gerçek bir dost eli, içten bir insan bağı şart.

S: Özellikle kriz anlarında veya acil durumlarda yapay zeka destekli ruh sağlığı sistemlerinin sorumluluğu kimin üzerinde olur? Ve bu sistemler, ruh sağlığı hizmetlerine erişimdeki dijital eşitsizliği nasıl etkileyebilir?

C: Bu gerçekten çok ciddi ve üzerinde durulması gereken bir konu, hatta uykularımı kaçırıyor diyebilirim. Diyelim ki biri ağır bir depresyonda veya intihar eğiliminde.
Sanal terapist “tamam, anlıyorum” deyip ne yapacak? Acil müdahale gerektiren bir durumda kim sorumlu olacak? Bu, hukuki ve etik olarak çok gri bir alan ve şu anki sistemlerde acil durumlar için yönlendirme mekanizmaları olsa da, gerçek bir kriz anında, saniyelerin bile önemli olduğu bir durumda, kararı bir algoritmanın vermesi veya yönlendirmesi ne kadar sağlıklı olur, bilemiyorum.
Sorumluluk, yazılımı geliştirende mi, platformu işletende mi, yoksa kullanıcıda mı? Bu soruların net yanıtları yok ve olmalı. Dijital eşitsizlik meselesi ise cabası.
İnternet erişimi olmayan, akıllı telefonu bulunmayan veya bu teknolojilere adapte olamayan milyonlarca insan var. Onlar zaten kısıtlı olan ruh sağlığı hizmetlerinden, yapay zeka odaklı sistemler yaygınlaştıkça daha da mı mahrum kalacaklar?
Bence bu sistemler, herkese eşit ve adil bir erişim sağlamanın ötesinde, yeni bir ayrımcılık alanı yaratma potansiyeli taşıyor. Ulaşım kolaylığı sağlarken, bir yandan da uçurumu derinleştirmemeliyiz.